Bir şehrin inşası, ne yalnızca taşla başlar ne de sadece haritalarla tamamlanır. Asıl şehir, halkın kalbine yazılan sözlerle, verilen vaatlerle, tutulan ya da tutulmayan umutlarla kurulur. Bu yüzden belediyecilik, betonarme binalardan önce vicdani bir irade, teknik projelerden önce ahlaki bir bağlılıktır.
Yerel yönetim, halkın en yakınıdır. Vatandaş, devletin uzak kapılarında değil, belediyenin eşiğinde görür kendisini. O yüzden yerel seçim sandığına atılan her oy, yalnızca bir tercih değil; bir güven beyanı, bir gelecek çağrısı, bir emanetin tevdiidir. Anadolu’nun kalbinde, İhsaniye gibi küçük ama umutları büyük ilçelerde ise bu güvenin anlamı daha da derindir. Çünkü buralarda seçilen yalnızca başkan değildir; dert ortağı, çözüm kapısı, hayal taşıyıcısıdır.
İmar Sınırında Kilitlenen Umutlar
İhsaniye’nin Akören Mahallesi’nde yaşayan ya da memleketine dönme hayali kuran yüzlerce vatandaşın yıllardır dillendirdiği bir cümle var:
“Tapulu toprağım var ama ev yapamıyorum.”
Bu ifade, sadece teknik bir imar sorununun değil, insan onurunu ilgilendiren bir adalet açığının da göstergesidir. Toprak burada yalnızca mülkiyet değildir; hatıra, aidiyet ve geleceğe tutunma zemini demektir. Ancak imar planlarının güncellenmemesi, halkı kendi yurdunda misafir durumuna düşürmüştür.
Bugün anayol kenarındaki arsalar, altyapıya uygun olmasına rağmen hâlâ “imar dışı” görülmekte. Bu yalnızca bireysel bir mağduriyet değil, aynı zamanda ilçenin kalkınma sürecinin önünde bir zincirdir. Çünkü ev yapılamayan her arsa, dönülemeyen her köy, tamamlanamayan her hayat; devletin halkla kuramadığı bağın sembolüdür.
Belediyecilik Vaatle Başlar, Takiple Anlam Kazanır
Yerel seçimler öncesi söylenen sözler, artık yalnızca meydanlarda uçuşan cümleler değildir. Dijital çağda halk, kendisine verilen her vaadi kaydeder, arşivler, hatırlar. Hele ki imar gibi yaşamsal bir konu söz konusuysa, bu hafıza daha da güçlü işler. İhsaniye Belediyesi, 31 Mart 2024 seçimlerinde “imar sorunlarını çözeceğiz” diyerek halktan büyük bir teveccüh görmüştü. Ancak gelinen noktada, imar planında bir güncelleme yapılmamış; kamuoyuna şeffaf bir süreç sunulmamıştır.
Belediyecilik, niyet beyanıyla değil; planla yürür. Stratejik planı olmayan, yıllık icraat takvimi açıklamayan hiçbir yönetim güven tesis edemez. Hizmet belediyeciliği; lafla değil, takvimle işler. Ne zaman başlanacağı, hangi adımın atılacağı, hangi engelin aşılması gerektiği şeffaflıkla açıklanmalıdır. Çünkü halk, bekletilmek değil; bilgilendirilmek ister. Dışlanmak değil; danışılmak ister.
Çözüm: Teknik Değil, İrade Meselesi
İhsaniye Belediyesi’nin imar konusunda adım atması önünde yasal bir engel yoktur. 3194 sayılı İmar Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu, ilçe belediyelerine imar planı yapma, revize etme ve genişletme yetkisi tanımaktadır. Gerek 1/1000 uygulama planı, gerek 1/5000 nazım planla anayol kenarındaki tapulu arsalar imara açılabilir. Yani mesele teknikten çok, bir tercih ve irade meselesidir.
Bugün yapılması gereken:
• Geniş tabanlı halk katılımı ile imar planı revizyonu yapılması,
• Anayol boyunca uygun alanların kademeli olarak imara açılması,
• Altyapı yatırımlarının planlanması ve etap etap uygulanmasıdır.
Belediyecilik yalnızca harita çizmek değil, halkın hayalini anlamak, ona ortak olmaktır.
Makam Değil, Emanet Bilinci
Belediye başkanlığı bir unvan değil; halkın yükünü omuzlamak için çıkılan bir yolculuktur. O koltuk, her sabah halkın duasını alabilen bir hizmet secdesine dönüşebiliyorsa anlam kazanır. Ama halkla arasına mesafe koyan, verilen sözleri unutan bir yönetim; yalnızca projeleri değil, güveni de kaybeder.
Ak partinin Belediyecilik vizyonunda halka rağmenlik yoktur.
İhsaniye halkı, “imar”dan fazlasını istemiyor aslında. Talep ettikleri; şeffaflık, samimiyet, dürüstlük ve katılım. Tapulu arsasında ev yapmak isteyen bir vatandaşın dileği, hakkına ulaşmaktan ibarettir. Belediye, halkla göz göze gelmeli; kulağı sokağa, kalbi vatandaşa açık olmalıdır.
Sonuç: Bir Dua mı Kalır Ardınızdan, Yoksa Bir Sitem mi?
Bir şehirde sabah camdan bakan insan, “İyi ki bu belediye var” diyorsa; orada sadece yol yapılmamış, gönül de kazanılmış demektir. Ama sessizlik büyüyor, kırgınlık derinleşiyorsa; o şehirde kaldırım taşı ne kadar düzgün olursa olsun, belediyecilik ruhunu kaybetmiş demektir.
Belediyecilik bir vizyon değil; önce vicdan işidir.
Taşla başlar şehir belki, ama sözle büyür.
Ve her söz, ya bir dua getirir…
Ya da bir sitem bırakır ardınızda.