Genel

Bir Adaletin Hikayesi..!!

Adalet Nedir ? Yaşanmış gerçek bir olay ile ele alalım,Olay, pek çoğumuzun az çok bildiği, Fatih Sultan Mehmet"in Rum mimar ile yargılanması olayıdır



 

Fatih Sultan Mehmet, fetihten on yıl sonra Rum Mimar Khristodoulos"a (daha sonra Müslüman olmuş ve Atik Sinan adını almış), kubbesi Ayasofya"dan daha büyük bir cami yapması için emir verir.

 

Ders 1: Atik Sinan o zaman Hıristiyan"dır. Fatih, böylesine önemli bir işi bir Hıristiyan"a verir. Çünkü Atik Sinan konusunda uzmandır ve dinimize göre emaneti ehline teslim etmek gerekir. Kendi dininden, partisinden, cemaatinden tarikatından olana değil!

 

Atik Sinan işe başladıktan sonra malzemeler arasında bulunan yüksek mermer sütunları kendi hesabına göre ölçüp biçip üç arşın kestirdikten sonra yaptığı cami Fatih"in istediği ölçüde heybetli olmaz.

 

Fatih, yeni yapılan camiyi görünce “Kubbesi Ayasofya"dan daha büyük olsun” emrine neden uyulmadığını sorar. Mimar; büyük bir depremde caminin yıkılacağından korktuğu için kubbesini Ayasofya"dan daha küçük yapmak zorunda kaldığını ve bu yüzden sütunları kestirdiğini söyler.

 

Bu duruma çok sinirlenen Fatih, mimarın Ayasofya"yı özellikle kayırdığını düşündüğü ve kendinden izin almadan böyle bir işe kalkıştığı için, Mermer sütunları kesen ellerin kesilmesi emrini verir.

 

Ders 2: Zan kötüdür ve öfkeyle kalkan zararla oturur.

Eli kesilen Mimar, haklılığına inanmaktadır. Bunun üzerine hakkını aramak için Fatih Sultan Mehmet"i Kadı Hızır Bey"e şikâyet eder. Yani Fatih aleyhine dava açar.

 

Ders 3: Şu Osmanlı"nın adaletine bakın ki, bir Hıristiyan teba (vatandaş bile değil), koskoca Fatih"i dava etme cesaretini kendine bulabiliyor. Kadıya güveniyor, Sultan"dan korkmuyor.

 

Kadı Hızır Bey, Fatih Sultan Mehmet`i, o zaman mahkeme binası olarak hizmet veren, halen Üsküdar Gülfem Hatun Mahallesi Eski Mahkeme Sokak`taki 11 numaralı kırmızı taş binaya davet eder.

 

Fatih, davete icabet eder ve Kadı"nın huzuruna çıkar.

Ders 4: Fatih Sultan Mehmet, “ben cihan padişahı, İstanbul"un fatihi, Murat Han oğlu Mehmet Daimî Muzaffer. Sen kimsin ki beni huzuruna çağırıp yargılamaya kalkıyorsun” demez Kadı Hızır Bey"e. Tereddütsüz çıkar Kadının huzura. Hem de bir Rum Mimarın aleyhine açtığı davada.

 

Yargılama başlar. Taraflar iddia ve savunmalarını ortaya koyarlar. Mimar gerekçelerini açıklar ve kadı kararını verir: Fatih Sultan Mehmet suçlu bulunur. İslâm Hukuku"nun kısa hükmü gereği Kadı Hızır Bey Fatih"in elinin kesilmesine karar verir.

 

Ders 5: Kadı Hızır Bey hükmünü verirken kendi dindaşını kayırmamıştır. Çünkü adalet herkes içindir. Kendince kutsal bir amaç uğruna padişahın tarafını tutmamıştır. Aslında taraf tutması için çok önemli bir kutsal amaç vardır: Padişahın ellerinin kesilmesi demek, fetihlere gidememesi, cihat yapamaması demektir. Bu yüzden sadece Fatih"in değil Devletin ve hatta tüm Müslümanların zarar görme tehlikesi vardır. Ama Hızır Bey adaleti her şeyin üstünde görmüştür. Ne dinî duyguları etkili olmuştur kararında ne de siyasî düşüncüleri. Kendince kutsal bir amaç belirleyip adaleti bu amaca kurban etmemiştir.

 

Evliya Çelebi`nin aktardığına göre, karardan sonra Fatih, çıkardığı demir sopayı kadıya göstererek; "Eğer sen Allah`ın hükmünü uygulamayıp, elimi kesmeye beni mahkûm etmeseydin bununla başını paramparça ederdim" der. Kadı Hızır Bey de sakladığı kamayı çıkararak "Sen de benim hükmümü kabul etmeseydin, ben de bununla seni delik deşik ederdim" diye cevap verir.

 

Bunu duyan Mimar kulaklarına inanamaz ve kadıya yalvararak şikâyetini geri çeker. Kadı, bunu göz önünde bulundurarak kısas cezasını diyete yani maddi tazminata çevirir ve mimara yüklü bir miktarda para verilmesine hükmeder.

 

Hikâye bu kadar. İsteyenler başka dersler de çıkarabilir. Ya da geride kalan beşyüz elli yıl içinde adalet konusunda ileri mi gittik yoksa geriledik mi tartışmasını da yapabilirsiniz. Takdir sizin.