Burcu Köksal Fırtınası: CHP’yi Yaran Çatlak AK Parti’ye Kapı mı Aralar?

Türk siyasetinde bazen bir isim sadece kendi kaderini değil, partilerin dengelerini, şehirlerin nabzını ve iktidar hesaplarını da sarsar.

Türk siyasetinde bazen bir isim sadece kendi kaderini değil, partilerin dengelerini, şehirlerin nabzını ve iktidar hesaplarını da sarsar.

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal tam olarak böyle bir eşiğin üzerinde duruyor. CHP içindeki gerilimleri, parti yönetimine yönelik çıkışları, “AK Parti’ye geçecek” iddiaları, yolsuzluk tartışmaları, yerel performansı ve Erdoğan cephesindeki olası yansımalar… Hepsini bir arada okumadan doğru yorum yapmak mümkün değil.

Burcu Köksal’ın son çıkışı, sadece bir öfke patlaması değil; içinde hesaplaşma, meydan okuma, imaj düzeltme ve siyasi pozisyon arayışı barındıran çok katmanlı bir çıkış. “Artık susmayacağım” sözleri, bir sitem değil, siyaset dilinde yeni bir kulvar ilanıdır. Üstelik bu resti kamuoyu önünde vermesi, olayın kişisel kırgınlığı aştığını, stratejik bir hamleye dönüştüğünü gösteriyor.

CHP ile Kavga: Hesaplaşma mı, Kopuşa Hazırlık mı?

Köksal’ın iddiaları ağır: Parti içi linç kültürü, marjinal ekiplerin çalışmaları, PM üyelerinin rüşvet isnadı yayması, bazı gazetecilerin sistematik itibarsızlaştırması, il başkanlığı düzeyinde yalnız bırakılma ve Genel Merkez tarafından görmezden gelinme… Özellikle şu cümlesi kritik:
“Partideki marjinal bazı kişiler kazanmamam için kapı kapı çalıştı. Rekor oyla seçildim, bu kez iftiralarla saldırdılar.”

Bu sözler, sadece şikâyet tonu taşımıyor; “beni içeride istemediler, şimdi karşılarına dikiliyorum” mesajı taşıyor. CHP Genel Merkezi’nin sessizliği ise Köksal’ı daha da öne itiyor. Özellikle bazı PM üyeleriyle ilgili suçlamaları açık açık isim vermeden dillendirmesi, “hesaplaşma kongreye taşınacak” yorumlarına neden oluyor.

Köksal’ın “Pazar günü il kongresinde hesaplaşacağım” sözleri, siyasetin yalnızca vicdan diliyle değil, iktidar arzusu ve güç kavgasıyla yürüdüğünü hatırlatıyor.

AK Parti’ye Geçiş İddiası: Gerçek Niyet mi, Siyasi Koz mu?

AK Parti kulisleri bu ihtimali tamamen reddetmiyor ama ihtiyatla izliyor. Şu üç yaklaşım öne çıkıyor:

1. Siyasi Kazanım İhtimali:
74 yıl sonra CHP’ye geçen Afyon Belediyesi’nin tekrar AK Parti’ye katılması, yerel psikolojide büyük bir sembolik kazanım olur.

2. Şahıs Üzerinden Güç Transferi Soru İşareti:
Parti içinde şu yorum yapılıyor: “CHP içinde kavga çıkaran bizde birlik sağlar mı? Elindeki yük ve tartışmalarla mı gelecek?”

3. Erdoğan’ın Bakışı:
Erdoğan, günübirlik transferlerle değil, seçim stratejisine hizmet eden hamlelerle ilgilenir. Bugün masada değil, çekmecede bekletilen bir dosya niteliğinde.

AK Parti’nin yerel teşkilatları ise temkinli: “Kendi adayımızı yetiştirebiliyorsak niye kriz taşıyalım?” diyorlar. Ancak şu ihtimal göz ardı edilmiyor: Eğer geçiş olursa, bu yalnızca Köksal’ın değil, belediye ekibinin, yerel oy dengelerinin ve teşkilat kabullerinin birlikte yapılandırılmasıyla olur.

Peki Köksal Gerçekten Gitmek İstiyor mu?

Henüz istifa etmedi. CHP rozeti duruyor. CHP’li belediye başkanı olarak görevine devam ediyor. Rant, menfaat ya da pazarlık kokan ani çıkışlardan sakınıyor. Yani köprüleri yakmadan ses yükseltiyor. Bu da iki yorum getiriyor:

  • Planlı bir kopuş hazırlığı:
    “Beni dışlarsanız başka çare üretirim” mesajı veriyor olabilir.
  • İç güç dengesine mesaj:
    “Rakiplerimi bastırırım, kongreleri şekillendiririm, masada olmaya devam ederim” hamlesi olabilir.

Bazı siyasi gözlemciler, bu çıkışların büyük ölçüde "parti içi yer kapma savaşı" olduğunu düşünüyor. Çünkü siyasette rest çoğu kez ayrılık değil, kendine alan açma niyetidir.

Afyon’da Sokak Ne Diyor?

Afyon sıradan bir şehir değildir. Hem milliyetçi-muhafazakâr tabanı güçlüdür, hem de çatışmadan hoşlanmayan bir seçmen yapısı vardır. Köksal’ın seçimi kazanmasında iki temel faktör etkili olmuştu:

  • AK Parti’nin aday tercihindeki zafiyet,
  • Köksal’ın kişisel enerjisi ve kampanya dili.

Bugün seçmenin önemli bir kısmı şu üç gruba ayrılmış durumda:

  • Destekleyenler: “En azından kavga ediyorsa kendine değil rakiplerine ediyor” diyen, mücadeleci kimliğini değerli bulanlar.
  • Şüpheciler: “Hizmete değil kavgaya odaklanıyor, gündemi siyasi polemiklerle meşgul ediyor” diyenler.
  • Bekleyip izleyenler: “AK Parti’ye geçerse yanında kim gider?” sorusuna yanıt arayan pragmatik kitle.

Yerelde hizmet performansı ne tam alkış alıyor ne de büyük tepki. Ancak şu gerçek göz ardı edilmiyor: “Belediyeyi çalışarak değil, kavga ederek yönetiyor algısı” giderek güçleniyor. Bu durum, geçiş ihtimalinden bağımsız olarak kendi seçmen desteğini de riske sokuyor.

Yolsuzluk ve İftiralar Gölgesi

İddialar iki yönde ilerliyor:
Bir kesim “AK Parti’ye geçerek yolsuzluk dosyalarını kapatmak istiyor” diyor. Diğer kesim ise “Parti içi rakipleri iftira atıyor, yalnız bırakılan bir belediye başkanı direniyor” tezini savunuyor. Köksal ise bugüne kadar hakkındaki her suçlamada “yargıya gittim, alnım açık” söylemiyle karşılama taktiği güttü.

Ancak asıl mesele şu:
Siyasette algı çoğu zaman gerçek kadar belirleyicidir. Eğer CHP içinde güven zemini tamamen çökerse, Köksal’ın savunma motivasyonu kendiliğinden yeni bir liman arayışına dönüşebilir.

Erdoğan Bu Manzarayı Nasıl Okur?

Türkiye siyasetinde Erdoğan faktörünü hesaba katmadan hiçbir denklemi çözemezsiniz. Şu anda Erdoğan’ın gündemi yeni siyaset dili, yerel yeniden yapılanma ve taban konsolidasyonu. Burcu Köksal gibi tartışmalı, kavgalı, bagajlı bir ismin AK Parti’ye alınması için tek ölçüt vardır:
“Seçim kazanımı getirir mi?”

Eğer kamuoyu yoklamaları, teşkilat nabzı ve stratejik getiriler olumlu görünürse, bu dosya açılır. Aksi halde elde patlayacak bir dinamitle kimse masaya oturmaz.

Son Dönemece Girerken…

Burcu Köksal bugün Türkiye siyasetinde üç kritik sorunun ortasında duruyor:

1. CHP onu dışlayarak mı kaybedecek, yoksa susarak mı büyütecek?

2. AK Parti bekleyip mi izleyecek, yoksa avantaj görürse hamleye mi kalkacak?

3. Köksal kavga ederek mi yükselecek, yoksa yalnızlaşarak mı savrulacak?

Şurası kesin: Bu hikâye bir ilin belediye başkanının kişisel gerilimi olmaktan çıktı. Siyasi kimlik, güç dengesi, parti içi demokrasi, yerel yönetim algısı ve iktidar-siyaset ilişkisi üzerinden okunuyor.

Ve unutmayalım:
Türkiye’de hiçbir siyasetçi sadece kendi cümleleriyle yol alamaz; karşı hamleler, kamuoyu rüzgârı ve zamanın terazisi kaderi belirler. Burcu Köksal şimdi bu terazinin tam ortasında duruyor.