Hikmet ve Hekîmler Nerede?

İslam medeniyeti, tarih boyunca hikmet sahibi bilginlerin (hekîmlerin) rehberliğinde yükseldi. Ancak günümüzde hem hikmetin hem de onu taşıyacak hekîmlerin eksikliği, Müslüman toplumları derin bir krize sürüklüyor. Artık bilgiye ulaşmak kolay, ama o bilgiyi anlamlandıracak, çağın ruhuna uygun yorumlayacak basîret nerede?

Bugün İslam dünyasında iki büyük sorun var: Bir kesim, nassları (Kur’an ve hadisleri) ezberleyerek bilgiyi sadece aktarıyor, ancak o bilginin hikmet boyutunu kavrayamıyor. Diğer kesim ise derinlikli kavrayış iddiasında, ancak nassî temelden yoksun. Tıpkı un, şeker ve yağ olup helva yapacak elin olmaması ya da elin olup malzemenin eksik olması gibi. Oysa bu iki unsuru birleştirdiğimizde tarihte büyük medeniyetler inşa etmişiz.

Eğitim sistemleri bu çarpıklığı gideremiyor. Ezberci anlayış, bireyi düşünmeye ve sorgulamaya teşvik etmiyor. Oysa Sezai Karakoç’un dediği gibi, medeniyet, kuru bilgiyle değil, o bilgiyi içselleştiren, çağın şartlarına uygun yorumlayan bir bilinçle yükselir. Necip Fazıl ise “anlamadan inanma” hastalığına dikkat çeker. Hikmetin eksik olduğu yerde, taklit ve yüzeysellik hâkim olur.

Peki, çözüm ne? Öncelikle eğitim anlayışımızı kökten gözden geçirmeliyiz. Hikmet odaklı düşünceyi geliştiren, eleştirel bakış açısını teşvik eden bir sistem kurmalıyız. Tefekkür ve derinlikli okuma kültürünü yaygınlaştırmalıyız. Ve en önemlisi, çağının ruhunu okuyabilen, geçmişi anlayıp geleceğe yön verebilen yeni nesil hekîmler yetiştirmeliyiz.

Eğer bu adımları atmazsak, Müslüman toplumlar sadece geçmişle övünen ama geleceği inşa edemeyen topluluklar olmaya devam edecek. Oysa tarih bize gösterdi ki, hikmet ve hekîm bir araya geldiğinde, gerçek medeniyet işte o zaman doğar.