Silahın Susturulduğu Gün: Bir Çağın Sonu, Umudun Başlangıcı

Silahın sustuğu topraklarda, kalem konuşmaya başlar. Kurşunun hükmü bittiğinde, kelimenin kudreti başlar. Kırk yıla yaklaşan bir terör meselesinin ardından,

Silahın sustuğu topraklarda, kalem konuşmaya başlar. Kurşunun hükmü bittiğinde, kelimenin kudreti başlar. Kırk yıla yaklaşan bir terör meselesinin ardından, örgütün kendini feshetmesi ve silahlı mücadeleyi sonlandırması, sadece bir güvenlik meselesinin çözümü değil, bir medeniyet yürüyüşünün önündeki engelin kaldırılmasıdır. PKK’nın 5-7 Mayıs 2025 tarihli kongresinde açıkladığı bu karar, her ne kadar gecikmiş bir itiraf ve geri çekiliş olsa da, tarihi bir dönüm noktasıdır.

Devletin Yeni Güvenlik Paradigması ve Stratejik Duruşu

Devletin bu meseleye bakışı, artık sadece “asayişin temini” ile sınırlı değildir. Devletin aklı, artık güvenliği salt silahla değil; sosyal politikalarla, kültürel kapsayıcılıkla, ekonomik kalkınmayla birlikte değerlendirmektedir. Özellikle 2016 sonrası dönemde başlatılan, terörün kaynağına inen yapısal mücadele stratejisi; güvenlik, istihbarat, diplomasi ve psikolojik harekât boyutlarıyla sonuç vermiştir. Bunun yanı sıra, bölge halkıyla kurulan güçlü temaslar, terörle halkı birbirinden ayırma çabası başarıya ulaşmıştır.

Devletin bugünkü duruşu, artık yalnızca “birlik ve beraberlik” vurgusu değil; aynı zamanda “kalkınma ve adalet” temelli bir yaklaşımdır. Silahların sustuğu ortamda, devletin elindeki en güçlü argüman kalkınmadır. GAP gibi mega projelerle sulanan toprakların, artık kana değil, berekete ev sahipliği yapması hedeflenmektedir. Eğitim, sağlık ve ulaştırma alanlarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yapılan yatırımlar, terörün beslendiği boşlukları doldurmuş, halkla devlet arasındaki gönül köprüsünü yeniden tesis etmiştir.

Milletin Sessiz Duruşu: Sabır, Sağduyu ve Sükûtun Gücü

Millet bu süreci umutla karşılamaktadır. Çünkü millet, terörden en çok zarar gören taraftır. Evladı dağda olan da, şehirde bombayla can veren de aynı Anadolu’nun çocuğudur. Halk artık yeni acılar yaşamak istemiyor. Barışa, huzura ve kalkınmaya duyulan özlem, yılların yorgunluğu üzerine doğan bir güneş gibi karşılanmaktadır.

Birçok sosyolojik araştırma da göstermektedir ki, milletin büyük çoğunluğu bu kararı olumlu karşılamış, terörsüz bir Türkiye hayaline bir adım daha yaklaşmanın sevincini yaşamaktadır. Özellikle genç kuşak, artık kimliklerin değil, yeteneklerin ve emeğin konuştuğu bir Türkiye hayal etmektedir. Bu bağlamda, silahın susması, sadece bir grubun çekilmesi değil; gençlerin önündeki karanlık ideolojik tünelin çökmesi anlamına da gelir.

İç ve Dış Dengeler Bağlamında Gelişmeler

Örgütün bu kararı almasında kuşkusuz yalnızca iç dinamikler değil, dış politikadaki gelişmeler de etkili olmuştur. Türkiye'nin uluslararası alanda artan etkinliği, bölgesel bir güç haline gelmesi, terör örgütlerine verilen dış desteği kesintiye uğratmıştır. Suriye’deki denklemlerde Türkiye’nin askeri ve diplomatik üstünlüğü, Irak’ın kuzeyinde sürdürülen istihbarat tabanlı operasyonlar ve sınır ötesi üs bölgeleriyle kurulan güvenlik kuşağı, örgüt için artık nefes alınamaz bir ortam yaratmıştır.

Ayrıca Türkiye’nin içeride millî birlik eksenli yeni anayasa çağrıları, vatandaşlık hukukunun yeniden inşası ve kültürel kimliklerin inkâr değil, temsille karşılandığı bir siyasal iklimin oluşması; bu tür örgütleri ideolojik olarak da çıkmaza sürüklemiştir.

Geleceğe Dair Umutlar ve İdealler

Bugün silah bırakma kararı, bir son değil; bir başlangıçtır. Bu karar, Türkiye’nin önünü açmıştır. Artık bu ülkede en büyük yatırım güvenlik değil; eğitim olmalıdır. Silaha değil, bilime yatırım yapılmalıdır. Çünkü medeniyet, barış ortamında yeşerir. Terörsüz bir Türkiye demek, sanayiyle şahlanan, şehirleriyle gelişen, kültürüyle konuşan bir Türkiye demektir.

Bu gelişme, aynı zamanda İslam coğrafyasına da bir model teşkil etmektedir. Türkiye, bu mücadeleyi kendi değerleriyle yürütmüş, millî aklı merkeze alarak başarıya ulaşmıştır. Dışarıdan gelen dayatmalara değil, Anadolu’nun irfanına kulak verilmiştir. Bu duruş, sadece bir siyasi başarının değil, aynı zamanda bir medeniyet iddiasının da işaretidir.

Son Söz: Kalemle Korunan Bir Gelecek

Bir milletin büyüklüğü, düşmanını nasıl yendiğinde değil; o düşmanı yendikten sonra nasıl davrandığında ortaya çıkar. Şimdi Türkiye, yeni bir eşikte durmaktadır. Silahların sustuğu bu ortamda, kelimeler ve fikirler konuşmalıdır. Kalem, bu çağın yeni silahıdır. Bu toprağın çocuğu, artık kalem tutmalıdır. Çünkü gelecek, silahla değil; kalemle, fikirle ve imanla kurulacaktır.

Türkiye, bu istikamette ilerlemeye devam ettikçe; yalnızca sınırlarını değil, ufkunu da büyütmektedir. Bu büyüme, yalnızca ekonomik ya da siyasi değil, aynı zamanda ruhani bir yükseliştir. Ve bu yükseliş, ancak milletin inancı, devletin kararlılığı ve medeniyetin dirilişiyle mümkündür.

Türkiye artık yalnızca bir coğrafya değil, bir dava, bir ses ve bir irade olma yolundadır.

selam ve dua ile.