Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası, son yıllarda artık bir başka unvanla anılıyor: "Obruklar Diyarı." Her geçen yıl sayıları artan dev çukurlar,

Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovası, son yıllarda artık bir başka unvanla anılıyor: "Obruklar Diyarı." Her geçen yıl sayıları artan dev çukurlar, sadece yerin altındaki çöküşü değil, tarımsal politikalardaki büyük eksiklikleri de gözler önüne seriyor.

Konya’daki bu çöküş sadece bir coğrafya sorunu değil; Afyonkarahisar’dan Aksaray’a, Eskişehir’den Isparta’ya kadar genişleyen bir su ve tarım krizinin habercisi. Bugün Konya’da olduğu gibi, Afyonkarahisar’da da sular 50-60 metreden değil, artık 250-300 metrelik kuyulardan çıkarılıyor. Ve bu derinlik, aslında daha derin bir ihmalkârlığın yansıması.

Konya Örneği: Gözümüzün Önündeki Felaket

Konya’da bir köylünün tarlasına sabah vardığında 20 metre çapında, 10 metre derinliğinde bir obrukla karşılaştığı haber artık kimseyi şaşırtmıyor. Neden? Çünkü binlerce kuyu, ruhsatsız ya da denetimsiz bir şekilde 24 saat boyunca su çekiyor. Modern sulama sistemleri yerine salma sulama gibi ilkel yöntemler hâlâ kullanılıyor. Çiftçi, "çok su çok verim getirir" sanıyor. Oysa bu düşünce toprağın altını oyuyor, sular çekildikçe yer çöküyor.

Bu durum Afyonkarahisar’ın Şuhut, İhsaniye, Sandıklı gibi verimli ovalarında da birebir yaşanıyor. Gözle görülen obruklar henüz oluşmamış olabilir ama yeraltı suları sessizce çekiliyor, toprak içten içe boşalıyor.

Sulu Tarımın İki Yüzü: Bereket mi, Beka Sorunu mu?

Sulu tarım, çiftçiye verim sağladığı kadar, yanlış kullanıldığında ekolojik yıkımı da beraberinde getiriyor. İşte tablo:

  • Artıları: Verim yüksek, üretici kısa vadede kazanıyor, bölgesel istihdam artıyor.
  • Eksileri: Su aşırı tüketiliyor, enerji maliyeti yükseliyor, toprak tuzlanıyor, obruk riski büyüyor, gelecekte üretim sürdürülemez hâle geliyor.

Bu tablo, çiftçiyi değil sistemi suçlamayı gerektiriyor. Çünkü...

Sistem Sorunu: Denetim Nerede, Rehberlik Nerede?

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, DSİ’nin, Ziraat Odalarının ve yerel yönetimlerin bu tabloya seyirci kalması, krizi büyütüyor:

  • Kuyu denetimi yapılmıyor. Yüzlerce kuyu ruhsatsız olma ihtimali yüksek gözüküyor. Su ne kadar çekiliyor, kimse bilmiyor.
  • Eğitim verilmiyor. Modern sulama sistemleri anlatılmıyor, desteklenmiyor. Damla sulama teşvikleri yetersiz.
  • Planlama yok. Hangi ürünün ne kadar alana, ne kadar suya göre ekileceği bilinmiyor. Ürün deseni tamamen piyasa koşullarına terk edilmiş durumda.

Afyonkarahisar Susarsa, Ne Olur?

Afyonkarahisar’da yaşanacak bir su krizi, sadece tarımı değil, gıda güvenliğini, kırsal yaşamı ve göç dengesini doğrudan etkiler. Suyu çekilen tarlalar çoraklaşır, üretim biter, genç nesil köyü terk eder. Oba boşalır, şehir taşar.

Ve unutmayalım: Kuruyan bir kuyu sadece toprağı değil, hayatı da susuz bırakır.

Çözüm İçin Ne Yapılmalı?

1. Kuyu denetimi zorunlu hâle getirilmeli. Ruhsatsız ve denetimsiz kuyulara ceza uygulanmalı.

2. Sulu tarım bilinçle yapılmalı. Damla ve yağmurlama sistemlerine zorunlu geçiş sağlanmalı, destekler artırılmalı.

3. Ürün planlaması yapılmalı. Su tüketimi yüksek ürünler kısıtlanmalı, kuru tarıma uygun ürünler teşvik edilmeli.

4. Çiftçiye sürekli eğitim verilmeli. Su kullanımı, toprak yönetimi ve iklim değişikliği konularında köy bazlı seminerler düzenlenmeli.

5. Bakanlık bölgesel eylem planı açıklamalı. Konya ve Afyonkarahisar başta olmak üzere su riski yüksek iller için özel stratejiler geliştirilmelidir.

Obruklar Yukarıyı Değil, Aşağıyı Göstermiyor

Çünkü çöküş önce yerin altında başlar. Toprak, sessizce boşalır; biz fark ettiğimizde iş işten geçmiştir.

Bugün Konya’daki obruklar, aslında Afyonkarahisar’ın yarınıdır. Eğer bugünden önlem alınmazsa, yarın sadece kuyular değil, gelecek de kuruyacak.

Su varsa hayat var. Ama bilinç yoksa, su da uzun sürmez.